12 Ocak 2009 Pazartesi

AŞURE ZAMANI

Aşure yapmak zaman isteyen bir işmiş. 1-2 saat içinde hazırlanmıyormuş. Pazar günümü aşure yapmak ile geçirdim diyebilirim. Yemeklerimi yemek kitaplarından hazırlıyorum çoğunlukla, bir kaç kitapta aynı tarifi gördüğümde tariflerden karışık bir tarif çıkararak deniyorum. Aşure de öyle oldu.
Eskimeyen yemekler, Bizim soframız ve bir dergi ekinden ortak bir tarif oldu.
Ölçüleri eşit olarak aldım genellikle sadece pirinci yarıya düşürdüm.
Aşure yaparken en zor kısmı buğdayı 4-5 saat haşlamak gerektiği idi. Ben 2 saat kadar düdüklü tencerede pişirdikten sonra birazda kıvamını konrtol için normal tencerede pişirmeye devam ettim. Ancak buğdayın kesintisiz pişirilmesi gerektiğini yazan kitaba kulak asmamış oldum. Buğday tanelerinin şekilleri yavaş yavaş bozulmaya başlayıp suyunun kıvamı artmaya başladığında pirinci ekledim. Pirinç için aşurenin renginin açık olmasını istiyorsak kullanın diyordu bende öyle yaptım. Aşurenin hem rengi hemde tadı için yarım çay bardağı sa süt ilave ettim. Güzel olan bir detayda portakal kabuğu rendesi oldu. Sabah Pınar ile konuşurken oda tarçın çubuğu ile pişirmeninde güzel olduğunu öğrenmiş. Aşurenin içine buğday, pirinç, fasulye, nohut, kabukları çıkarılmış badem ve ceviz, tuzsuz yer fıstığı, üzüm ve şeker koydum. Şekeri en son ilave ederken sürekli kontrol ederek attım, çünkü aşurenin tadının çok şekerli olmasını istemiyordum, suyu içinde aynı şekilde sulu aşure sevmiyorum ama içine nişasta koyulmasını da istemediğimden suyunuda kapatıncaya kadar sürekli kaynamış su ilavesi ile ayarladım. En son üzerine koyacaklarıma geldiğinde seçim yapmam gerekti.
Evde yabani incir vardı ve siyaha yakın bir rengi vardı onu çok küçük doğradım, mürdüm eriği olsun istiyordum onu da aynı şekilde doğradım, kırılmış fındık, kuş üzümü ile bitirdim üzerlerine de yemeden önce tarçın serptim. Gökhan beğendiğini söyledi.

Hiç yorum yok: