13 Ocak 2009 Salı
PORTAKALLI KARİDES
12 Ocak 2009 Pazartesi
ÇİYA REÇELLERİ
Bir bölüm açmak istiyordum uzun zamandır, kısmet bugüneymiş. Bazı yiyecekleri sadece satın alabiliyorum. Bunları nerden temin edileceği yolunda pek bilgiye rastlayamıyorum. Çiya Reçelleri bunlardan değil ama fotoğrafladım ki bu kadar çeşidi yapmak kolay değil ama en azından beğendiklerimi adet olarak alabiliyorum. Ceviz reçeli, turunç reçeli, zeytin reçeli, patlıcan reçeli, domates reçeli fotoğraftakiler. YEŞİL DOMATES ÇORBASI
İki yıl öncesine kadar çorba yapmadım desem yeridir. Ama şimdi en çok çorba yapıyorum sanırım.Bu çorbanın tarifini Gökçen ADAR'ın Sonbahar-Kış kitabından almıştım.
2 kişilik
Yarım kilo yeşil domates ( biliyorum zamanı geçti geç yayınladım)
Közlenmiş kırmızı biber
Bir çorba kaşığından daha az un
ve zeytinyağı
Domatesleri dörde bölerek tencereye aldıktan sonra züerini geçecek kadar su ilave ediyoruz, domatesler yumuşadığında kevgirden geçirip posasını atıyoruz. Zeytinyağında unu kavurduktan sonra küçük küçük doğranmış kırmızı biberi ve domates püresini ilave edin. Kıvamını ayarlamak için kaynamış su veya süt ilave edin.
KREMALI BALKABAĞI ÇORBASI
2 Kişilik250 gr balkabağı küp küp doğranmış
1 adet havuç küp küp doğranmış
1 adet soğan
1 tatlı kaşığı taze rendelenmiş zencefil
Krema
Önce soğanı biraz yağda kavurduktan sonra krema hariç malzemeleri ilave edip üzerini geçecek kadar su koyuyoruz. Balkabakları yumuşadığında blenderdan geçirip üzerine krema ve karabiber koyabiliriz. Bu çorba balkabağından dolayı biraz tatlı bir çorba oluyor.
Aslında yarım kilo kabağım vardı, ikiye ayırarak iki ayrı çeşit olarak yaptım ve Gökhan'a hangisini sevdiğini sorduğumda bu çorbayı söyledi. Diğeri ise içine patates de ilave ediliyor ancak zencefil yerine biraz mukat cevizi rendesi koyuluyor. Sanırım Gökhan muskat cevizinden dolayı diğer çorbayı beğenmedi.
AŞURE ZAMANI
Aşure yapmak zaman isteyen bir işmiş. 1-2 saat içinde hazırlanmıyormuş. Pazar günümü aşure yapmak ile geçirdim diyebilirim. Yemeklerimi yemek kitaplarından hazırlıyorum çoğunlukla, bir kaç kitapta aynı tarifi gördüğümde tariflerden karışık bir tarif çıkararak deniyorum. Aşure de öyle oldu. Eskimeyen yemekler, Bizim soframız ve bir dergi ekinden ortak bir tarif oldu.
Ölçüleri eşit olarak aldım genellikle sadece pirinci yarıya düşürdüm.
Aşure yaparken en zor kısmı buğdayı 4-5 saat haşlamak gerektiği idi. Ben 2 saat kadar düdüklü tencerede pişirdikten sonra birazda kıvamını konrtol için normal tencerede pişirmeye devam ettim. Ancak buğdayın kesintisiz pişirilmesi gerektiğini yazan kitaba kulak asmamış oldum. Buğday tanelerinin şekilleri yavaş yavaş bozulmaya başlayıp suyunun kıvamı artmaya başladığında pirinci ekledim. Pirinç için aşurenin renginin açık olmasını istiyorsak kullanın diyordu bende öyle yaptım. Aşurenin hem rengi hemde tadı için yarım çay bardağı sa süt ilave ettim. Güzel olan bir detayda portakal kabuğu rendesi oldu. Sabah Pınar ile konuşurken oda tarçın çubuğu ile pişirmeninde güzel olduğunu öğrenmiş. Aşurenin içine buğday, pirinç, fasulye, nohut, kabukları çıkarılmış badem ve ceviz, tuzsuz yer fıstığı, üzüm ve şeker koydum. Şekeri en son ilave ederken sürekli kontrol ederek attım, çünkü aşurenin tadının çok şekerli olmasını istemiyordum, suyu içinde aynı şekilde sulu aşure sevmiyorum ama içine nişasta koyulmasını da istemediğimden suyunuda kapatıncaya kadar sürekli kaynamış su ilavesi ile ayarladım. En son üzerine koyacaklarıma geldiğinde seçim yapmam gerekti.
Evde yabani incir vardı ve siyaha yakın bir rengi vardı onu çok küçük doğradım, mürdüm eriği olsun istiyordum onu da aynı şekilde doğradım, kırılmış fındık, kuş üzümü ile bitirdim üzerlerine de yemeden önce tarçın serptim. Gökhan beğendiğini söyledi.
